0 Sepet
Sepete Ekle
    Sepetinizde ürün var
    Sepetinizde 1 ürün var
      Toplam

       

      UYANMA ZAMANI.

      Okuduğun yada izlediğin hiçbir şey hayatını değiştirmez yada bir anda başarılı olmanı sağlamaz, fakat bunu sen yapabilirsin. Tek yapman gereken bugüne kadar sahip olduğun en gelişmiş aygıtı, yani bedeni doğru şekilde kullanmak. Bu noktadaki mesele şu ki nasıl çalıştığını bilmediğin, tam olarak anlamadığın hiçbir şeyi yönetemezsin.

      İnsanlık tarihi boyunca her nesil deneyimleri sonucu genlerine kodlanmış bazı güdüsel bilgileri kendisinden bir sonraki nesile aktardı. Fakat beynimizin ve vücudumuzun nasıl çalıştığına dair bilgiler bize otomatik olarak gelmedi. Önce kendi bilincimizi fark etmemiz ve sonrasında da geliştirdiğimiz teknolojiler ile bu harika makinanın nasıl çalıştığını kendimiz keşfetmek zorundaydık. Özellikle nörobilim alanındaki gelişmeler sayesinde bugun bütün bedenimizin ve beynimizin nasıl çalıştığına dair birçok bilimsel veriye sahibiz. Bu bilgiler bize onu bilinçli olarak kontrol etme gücü veriyor.

      Birazdan sana anlatağacım bilimsel veriler tam olarak benimsediğin zaman hayatını ani bir şekilde olumlu yönde değiştirme potaniyeline sahip filtrelenmiş bilgiler olacak. Ve eğer bu verileri tam olarak anlayıp doğru şekilde kullanırsan yargılamaksızın her hayalinize seni ulaştıracaklarına garanti veriyorum. En sonda varacağım nokta oldukça net ve basit bir ana fikre sahip olsada, öncesinde ne kadar fazla bilgi yüklersek beynin işlemesi ve benimsemesi o kadar kolaylaşacak. Bu sebeple biraz baştan başlayalım.

       

      DİĞERLERİ NEDEN ÖNEMLİDİR?

      Her organizma gibi insan organizması olarak bizler de gerçekliğe her geçen gün daha fazla adapte olma ve gelişme eğilimindeyiz. Bunu yapabilmek için tabidir ki öncelikle hayatta kalmamız şart. Hayatta kalmak bizim en temel iç güdümüz ve yaşanan olaylarda farklı şekillerde karşılık bulur. Örneğin 500 yıl önce bir grubun parçası olmak hayatta kalmak için son derece önemliydi, eğer gruptan dışlanıp yalnız kalırsan bu bir bakıma ölmen demekti. Bundan dolayıdır ki başkalarının bizimle ilgili ne düşündüğünü önemseme, uyum sağlama ve diğerlerini etkileme çabası bazılarımız için aşırı derecede önemlidir. Yalnız kalmaktan birçoğumuz bu sebeple korkar ve korku da hayatta kalmamızı sağlayan en temel duygularımızdan biridir.

      Konuya buradan başlamamın sebebi dışarıda birçok insanın bu noktada sıkışıp kalmış olması. Birçok insan sürekli olarak uyum sağlama ve diğerlerini etkileme çabasında. Hatta başkalarının onlardan yaşamalarını istedikleri, bekledikleri hayatları yaşamaya çalışıyorlar. Ve bu durum kendisini onların arzuladığı gerçek şey gibi gösteriyor.

       

      KORKUYU YENMEK İÇİN HER ŞEY MUBAHTIR.

      Daha da geçmişe gidersek 1000 - 2000 yıl öncesinde anlamlandıramadığımız bir olay gerçekleştiğinde yine ilk duygu deneyimimiz korku olurdu. Ve beynimiz bu korku ile başa çıkabilmek için onun yaratan şeyin kaynağını bir şekilde anlamak, tanımlamak zorundaydı. Önce mantık yoluyla bunu bulmaya çalıştı, fakat bu şekilde sonuca ulaşamadığı durumda ise kavramsal çözümler arayışına girdi. Bunun sonuncu olarak ruhani ve ilkel inanç sistemleri doğmuş oldu.

      Şimdi birinin sana silah doğrulttuğunu düşün, ilk tepkin korkmak olur. Fakat silah oyuncaksa ve sen bunu anlarsan korku bir anda ortadan kaybolur. Yani bilincinin duygu durumunun üzerinde söz sahibidir. Bu noktada bilinç olarak tanımladığımız şey aslında üst beynin, yani korteksin.

       

      BEYİN DEDİĞİN ALT TARAFI 100 MİLYAR NÖRON.

      Beynimizi fiziksel olarak incelediğimizde, zaman icerisinde nasıl geliştiğini rahatlıkla görebiliriz. İç kısımda en güdüsel işlevleri kontrol eden beyin sapı, orta kısımda bütün duygusal süreçleri yöneten orta beyin ve en dış katmanda analitik düşünme ve konuşma gibi fonksiyonları gerçekleştiren korteks bulunur. Korteks bilinç, orta beyin ve beyin sapı da bilinç altını olarak tanımlanır.

      Biz insanlar besin piramidinin en tepesindeki canlılar olarak kendilerini korteksleri ile yönetmek için gelişmiş ve gelişmekte olan organizmalarız. Fakat günümüzde üst bilincimizi günlük aktivitelerimizin sadece %1-5 oranında kullanıyoruz. Kararlarımızın çoğunu bilinç altımız verirken bilincimiz geçmiş yada geleceğe odaklanmış durumda. Bu noktada bilincimizin ve bilinç altımızın çalışma dinamiklerini biraz daha anlamamız çok önemli.

       

      BİLMEK YADA BİLMEMEK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU.

      Bilinç altımız tamamiyle deneyimlerimiz sonucu edinmiş olduğumuz alışkanlıklarımız ve öğrenimlerimiz üzerinden çalışır ve her zaman aktif durumdadır. Konuşma ve düşünme gibi kabiliyetleri olmadığından kendisini duygular ile deneyimler ve yine duygular ile ifade eder. Bilincimiz ise bir (aç/kapa) opsiyon olarak tanımlanabilir ve sadece biz dikkatimizi bulunduğumuz ana odakladığımız zaman çalışır.

      Eğer ki aldığımız kararların tamamını üst bilincimizi kullanarak almayı başarabilseydik bu hayatta her ne arzuluyorsak, hayal ediyorsak, başarmak istiyorsak bize gelirdi. Bu noktada materyalist bir rasyonellikten öte büyük resmi her an görebilen ve kendi çalışma dinamiklerinin her an farkında olan bir beyinden bahsediyoruz.

      Beyin dinamikleriyle ilgili bilmemiz gereken en önemli şey ise, deneyim beyinde merkezden dış kısımlara doğru yaşandığıdır. Yani ilk önce ortada hayati bir tehtid olup olmadığını deneyimleriz, varsa beyin sapı bütün konrtolu eline alır ve diğer bütün kısımlar devre dışı kalır; sonra deneyimin ilişkilendirileceği duygu orta beyinde deneyimlenir; en son olarak deneyimlenen duygunun tanımlaması korteximizde yapılır. Yani önce duyguyu deneyimler sonra tanımlarız.

       

      DÜŞÜNCE + HİS = DUYGU

      Yaşadığımız her fiziksel deneyim beraberinde sezgisel bir deneyim getirir ve biz buna his adını veririz. Beynimiz deneyimler ile yaşadığı hisleri gruplar ve duygular olarak kodlar. En temel iki duygusu korku ve sevgidir. Diğer bütün duyguları bu iki başlığın alt kırılımları olarak tanımlayabiliriz. 

      Düşüncelerimiz de deneyimlerimiz sonucu edindiğimiz veriler ile yarattığımızdan, aklımıza gelen her düşünce ister istemez bir duygu şemasına bağlı olarak gelir. Bu bizim objektif olabilmemizi ve mantıklı - anlamlı kararlar alma kabiliyetimizi son derece olumsuz etkiler. Ancak bu sistemin nasıl çalıştığını anlar ve bilincimizi şimdiye odaklamayı becerirsek düşüncelerimizi duygusal bağlamlarından koparabilir ve sürdürülebilir şekilde mantıklı kararlar almayı başarabiliriz.

      Çünkü beynimizin daha gelişmiş olan kısmı, duygularımız üzerinde kontrol sağlama gücüne sahiptir. Fakat bu kontrolu sağlayabilmek için beynimizin bilinçli kısmının, duygunun sebebini bilmesi tam olarak bilmesi gerekli. Bilinçaltımız bunu nasıl tanımlayabileceğini bilmiyor, bunu yapma görevi prefrontal korteksin işi. Duygularımızın sebebini tamamen anlayabildiğimiz ve gerçekten net bir şekilde tespit edebildiğimiz anda onlar üzerinde çalışabilmeye yada onları bilinçli bir şekilde kabullenmeye başlayabiliriz. Psikolojik olarak bunun yapabilme kabiliyetinin adı farkındalıktır, duygularınızın nereden geldiğini anlamak ve onlara hitap etmeye başlamak.

       

      DÜNYANIZ DÜŞÜNEBİLDİĞİNİZ KADAR.

      100 yıl önce nörobilim bir bilim dalı bile değildi, bu sebeple ancak yakın geçmişte büyük kavrayış değişiklikleri yaşayabiliryoruz. Bugun kendimizi yeniden tasarlama, kodlama ve kendimizi nasıl gördüğümüzü değiştirebilme kabiliyetine sahip olmaya başlıyoruz. Bunu yapabildiğimiz noktada çok daha tatmin dolu bir hayat ve gerçeklikle çok daha paralel bir algı bizleri bekliyor.

      Unutmayın, dünyanız sizin düşünebildiğiniz kadar. Problem şu ki büyürken şartlandıysak ve belli bir bilgi yüklemesiyle büyüdüysek düşünebildiklerimiz maruz kaldığımız bilgi ve şartalandırmalar ile sınırlıdır.

      Beynimiz bugun olduğumuz şeye dönüşene kadar geldiğimiz uzun yolda birçok insan bunlarla ilgili hiç düşünmedi bile. Uyandılar, yapmaları gereken belli şeyleri vardı. Bu oldukça direktir ve ortada büyük resim ve büyük ölçekte anlamlandırma yoktur; bazılarımız için hiç olmadı. Benim bütün bu olanlar içerisindeki yerim ne sormadılar. Sebebi basit çünkü bunları hiç düşünmediler ve nöron yolları içerisinde bu düşünceler hiç oluşmadı. Bu sebeple okuduğun bu makalenin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü anlatmaya çalıştığım şey korkularımızın nereden geldiği ve duygularımızın sebeplerinin gerçekte neler olduğu?

      Bu kavrayış size korkularınızı anlama, size onların üstesinden gelme şansı tanır ve de onların neden orada olduğunu anlamanızı sağlar.Tıpkı oyuncak olduğunu anladığınız bir silahtan korkmayı aniden bıraktığınız gibi bu kavrayış size fonksiyonel olmayan inançları ve benimsemiş olduğumu faydasız düşünce yapılarını ortadan kaldırmanız için imkan sağlayacak.

      Belki buraya kadar üzerinde konuştuklarımızı zaten biliyorsunuz yada ilk defa duyuyorsunuz, bu iki durum da son derece kusursuz. Ancak bu andan sonra bir sorumluğunuz var, o da bildiğiniz ve anladığınız her şeyi hayatınızda kullanmak. Kullanılmayan bilgilin hiçbir değeri yoktur ve bu konuda söylenmiş en güzel sözlerden biri de, evren düşünceyi değil hareketi alkışlar.

       

      AL KENDİNİ KARŞINA OTURT.

      Bunu başarabilmenin en pratik yolu kendimize 3. bir göz olarak bakmamızdır. Duygusal süreçlerimizi ve karar mekanizmalarınızı dışarıdan izlemeyi başarmak. Bu hepimizin yapabileceği son derece fiziksel bir olaydır ve direk olarak beynimizin daha gelişmiş kısımlarını, özellikle prefrontal korteksimizi ne kadar aktif kullanabildiğimizle ilgilidir.

      Belki şu anda bu anlattıklarım sana anlamsız geliyor? İçerisinde bulunduğun seni sarmalamış olan duygusal durum ve gündelik sorunların buna sebep olan şey. Korku, başarısızlık, onaylanma arzusu, para kazanma hırsı gibi bizi ele geçiren birçok farklı durum var. Fakat içerisinde sıkışıp kaldığımız duygu durumu ne kadar güçlü olursa olsun onlardan kurtulabileceğini bilmek bize bunu başarma imkanı sunar.

       

      BAŞLAYAN İŞ BİTMİŞTİR.

      Bugün bir anda bambaşka insana dönüşmene gerek yok fakat bir yerden başlayabilirsin. Ve o da sağlıklı beslenip fiziksel egsersizler yapmak. Bu sanki çok sıradan bir tavisye gibi gelsede aslında farkında olduğumuzdan çok çok daha önemlidir. Çünkü iyi bir donanıma sahip olmadan yazılımından performans almayı bekleyemeyiz.

      Beynimiz çok fazla enerji ve kan akışına ihtiyac duyar. Eğer uygun fiziksel koşullar yoksa, beynin konuştuğumuz bunca şeyi anlamak için gereken kısımları aktive olmacak. Ve sonuç olarak kendine dışarıdan bir gözlemci gibi bakmayı başaramayacaksın. Çok yorgunsan veya kan basıncın olması gerekenden yüksek yada düşükse, vücudunda yeterince antioksidan yoksa, ona kendini tedavi edip geliştiremesi için gereken hammaddeleri vermiyorsan, bunun yerine ona zarar verecek zehirli madderler kullanıyorsan beyninin en gelişmiş kısımları aktive olmayacaklar.

       

      NO STRESS.

      Temel olarak anlatmaya çalıştığım şey şu ki, bugüne kadar deneyimlediğiniz bütün duygularınızın hepsinin birer sebebi var tamamen açıklanabilirler. Ne kadar çılgınca olursa olsun, geçmişe dair düşündüğünüzde işinize yaramayan bütün alışkanlık ve bağımlılıklarınız hepsi tamamen açıklanabilir. Hepsinin yaşanmasının mantıklı birer sebebi var.

      Bu işleyişi anlayabilek duygularınızı daha verimli bir şekilde etiketlemenizi sağlamakla beraber bir çeşit rahatlama getirir. Bu hem duygusal hemde fiziksel gerilimin azalmasını saglar. Stresi ortadan kaldırır. Stresli insan gelişemez çünkü aslında stres hormonları hayati tehlike durumunda devreye girmesi gereken, vucudumuzdaki kanı gövdemizden alıp koşmamıza veya saldırmamıza yarayan kol ve bacaklarımıza; beynimizdeki kanı daha korteksimizden alıp refleks tepkiler vermemize saglayan beyin sapımıza doğru yönlendiren hormonlardır. Bunun bir mantığı vardır, fakat sürekli stresli olmamızın bir mantığı yoktur. Stres gelişiminizi durdurur, bağışıklık sisteminizi zayıflatır ve prefrontal korteksinize giden kan akışını azaltır. Gereksiz stresten kurtulmak zorundayız.

      Bütün bunları anlatıyorum çünkü eğer nasıl işlediğini tamamen anlar ve idrak edersek bütün sorunları tek bir hamle ile çözümleyebiliriz.

       

      TEMELİ SAĞLAM ATMAK LAZIM.

      Büyüdüğümüzde ve deneyimlerimiz çoğaldıgında her insan bilinç altı seviyesinde bir şeyi her şeyden daha önemli bulduğuna dair bir tanımlama yapar. Neye en çok değer verdiğini tanımlar. Bu birçok şey olabilir; ilişkiler, para, aile.. Bu karar beynimizdeki duygusal kokteylin yaşanmış deneyimlere göre nasıl değerlendirme yaptığı ile ilgilidir. Değerler ile kurulan bağların temel sebebi onların size güvende hissettirmesidir. Korkuyla en kolay şekilde başa çıkma araçları olmalarıdır. Bu çok dürtüsel olan birşeydir.

      Birçok insan hayatta bazı anlarla karşılaşıyor ve anlık farkındalıklar yaşıyor, evet bu düşünce mantıklı gelmiyor anları. Önemli bulduğunuz düşünce yapıları bazen mantıklı tarafınızla paralellik göstermiyor ve bazen birçok iç çatışmaya ve uyumsuzluğa sebebiyet veriyor. Fark etsek dahi düşünceye olan derin duygusal bağımızdan dolayı değiştiremiyor, duygusal bağlamlarından dolayi gitmelerine izin vermiyor ve onlardan kopamıyoruz. Fakat bazen iç çatışma o kadar büyüyor ki ani büyük değişimler yaşıyoruz. Aniden olan şeylere farklı bakmaya başlıyoruz. Bir anda aydınlanıyor, kimlik ve ego gibi kavramların sadece bir maske olduğunun farkına varıyoruz.

      Aslıda bütün mesele senin saf olarak ne oldugun ve bunu anladığında maskenin yok olmasına izin verme gücüne erişirşin. Geçmişinden bugune taşıdığın bütün bu yukün, bütün hikayelerin anlamsız olduğunu fark eder, sadece yaşanan deneyimlerin bir kalıntısı olduklarına ikna olursun ve bu duygusal bir boşalma sağlar.

      Ve tam da bu anda bilinçaltı boyutta temel değer tanımlaması değişir. Bilinç altın korkuyla daha iyi başa çıkmasını sağlayacağını ve daha çok güvenenebileceğini anladığında, seni daha güvende hissettirebileceğini düşündüğü daha kullanışlı bir temel değer buldugunda onu benimser. O bunun için tasarlanmıştır.

       

      HER ŞEYİN BİR SEBEBİ VAR.

      Bütün bunları anlatmamın sebebi herşeyin en temel seviyede bir mantığı/anlamı oldugudur. Ve buna gerçekten tamamen güvenebilirisin. Bunu anladığınızda bütün korkuların ve çatışmaların onu anlama çabasına dönüşür.

      Eğer herşeyin bir anlamı ve mantığı olduğunu bilimsel olarak anlar ve mantıklı olmayı bilinç altımıza temel değer olarak kodlarsak birdaha hiçbir duygu durumu yüzünden kötü hissetmemiz münkün olmayacak ve korkular onu anlama çabası için birer tetikleyiciye dönüşecek.

      Bu sadece istediğimiz her şeyi daha kolay başarmamızı sağlamakla kalmaz aynı zamanda zaten sahip olduğumuz bütün değerlerinde daha tatmin edici olmasını sağlar. Bir şekilde hayatımızı baş aşağı eder ve bizi inanılmaz şekilde olgunlaştırır.

       

      TEK YAPMAN GEREKEN MANTIKLI VE ANLAMLI KARARLAR VERMEK.

      İlk serimizde tamamen gerçekliğin zihincel süreçlerini anlamaya odaklandık, fakat bütün bu hikayenin arkasında derin bir enerji ve madde dünya gizli. Gerçeklik olarak tanımladığımız şey beynimizde oluşur ve tam olarak kaynaktan gelen enerjinin madde dünyada yani beynimizde işlenmesinin bir sonucudur. Bu sebeple bize en pratik faydayı ve iki boyuta da etki etmemizi sağlayan şey, beynimiz üzerindeki kontrol kabiliyetimizi artırmaktır. Bu en büyük önceliğimiz olmalı. Bundan sonraki içeriklerimizde enerji ve maddenin ne olduğunu anlamaya çalışacağız.

      Buraya kadar okuduğun için seni tebrik ederim çünkü korteksin aktif bir şekilde çalışıyor ve dikkatini odaklamış demektir. Şimdi bu sayfadan çıkıp gidebilir yada bu bilgilerin işine yarayacağını düşündüğün biri ile paylaşabilirsin. Ne yaparsan yap, lütfen mantıklı ol.